Görünmez Adam - Herbert George Wells
Merhabalar, merhabalar! Ne kadar güzel bir gün bugün değil mi? Bu yazı vesilesiyle sonbahara yeniden hoşgeldin diyeyim ve bugün burada olma sebebimize dönelim. Çok sevgili görünmez adam... Çok sevgili dediğime bakmayın kitaba diyorum ben sevgili diye yoksa kitaptaki görünmez adamımızın sevilecek birisi olduğunu söyleyemeyeceğim.
Adından da anlaşılacağı üzere kitabımız görünmez bir adamı anlatıyor, hem ilginç hem de aslında fazlasıyla sıradan denebilecek bir biçimde. Ama içeriğine girmeden önce kitabın anlatım tarzından bahsetmek istiyorum.
*Fazla uzun ve gereksiz bir paragraf geliyor*
Kitabı okurken sürekli bu hikayeyi kim anlatıyor bize diye düşünmekten kendimi alamadım. İlk bölüm ilahi bir bakış açısıyla yazılacak izlenimi uyandırsa da daha sonra karşımıza çıkan özellikle kısa bölümler bunun doğru olmadığını açık bir şekilde gösteriyorlar bize. Mesela bir bölüm şöyle başlıyor "Sekizinci bölüm kısadır ve konusu bölgenin amatör doğabilimcisi Gibbins'in duyduklarıyla ilgilidir." Bu bölüm aslında birden fazla şeye ışık tutuyor bence. Öncelikle artık kitabın üçüncü bir kişinin ağzından yazıldığına emin gibiyiz, hatta bu kişi bir çeşit araştırmacı gazeteci gibi bir kimliğe bürünmeye başlıyor. Görünmez adam'ın hikayesini oluşturabilmek için o civardaki herkesle görüşmüş ve bulduklarını bize anlatmaktadır. Ama daha sonraları "bilemeyiz, yapamayız" gibi ifadeler çıkıyor karşımıza. Bu tabirler anlatıcımızın bizler gibi sıradan bir insan olduğunu kanıtlarken bir yandan da acaba birden fazla kişiden mi bahsediyoruz sorusunu meydana getiriyor. Ama bu sadece konuşma tarzı da olabilir elbette. Tamam buraya kadar kesinlikle üçüncü kişi bir anlatıcıdan söz ediyor gibiyiz. Kitapta sürekli "bunu ancak tahmin edebiliriz çünkü orada yoktuk" yahut "görgü tanıklarının anlattığına göre" gibi bir anlatım tarzı varken son bölümlere doğru bu şekilde devam etmiyor. Örnek olarak özellikle son bölümü gösterebilirim. Kimsenin olmadığından emin olduktan sonra diyor, üstelik kimseye söylemedi ve kimse bilmedi diyor, ee o halde sen nereden biliyorsun sevgili anlatıcı? Evet bu konuyu da içimden attığıma göre içerik hakkında nihayet konuşabiliriz diye düşünüyorum.
Hikaye, elbette baş kahramanımız olan görünmez adamın Iping köyüne gelmesiyle başlıyor ve daha sonrasında yaşananları anlatıyor. Yirmi birinci yüzyılda alışkın olduğumuz o "Ah öğreniyordu, hayır öğrenemedi, huh kaçmayı başardı" şeklinde bir gidişat mevcut değil, tuhaflıklar kendini ilk sayfalardan itibaren gösterirken adamımızın görünmez olduğu da yaklaşık elli sayfa kadar sonra ortaya çıkıyor. Kitabın kendisinin bir çeşit şaşırtmaca olması dışında da bir şaşırtmaca içermiyor. Bölüm başlıklarının bölümün özeti olması da beni ayrıca eğlendirdi açıkçası.
Gelelim kitap hakkında bahsetmek istediklerime; öncelikle görünmez adamımızın kişiliği, daha öncesinde kim oluşu, bu noktaya nasıl ulaştığı, amaçları hepsi ayrı ayrı çok hoşuma gitti. Yazarın görünmezliği açıklayış şekli ve bunun hakkındaki küçük detaylar da epey güzeldi. Mesela görünmez adam bize görünmez olduğu kadar kendine de görünmezdi. Yani o da kendisini göremiyor ve bu yüzden ilk başlarda yürümekte bile zorluk çekmiş. Ayrıca yediği yemekler sindirilene kadar görünmeye devam ediyorlar.
Bir gün size karakter incelemesi de yapacağım çünkü görünmez adamımız Griffin gerçekten incelemeye değer bir karakterdi.
Kitaptan uzaklaştıkça düzgünce not almadığım için fikirlerim ve düşüncelerim dağılıyorlar, toparlayamıyorum onları, oysa Griffin hakkında gerçek bir şeyler yazmayı istemiştim. Şimdiyse kitap hakkında bile istediğim gibi bir şeyler yazamadım. Ki cümlelerimi tekrar tekrar okuyup toparlamaya da fırsatım olmadı, o yüzden bir türlü başına düzgünce oturamadığımdan bitiremediğim bu yazıyı planladığım şeyleri yazamadan bitiriyorum maalesef. Çünkü artık toparlayabileceğim bir yanı da kalmadı yazının. Bir sonraki sefer özel bir vakit ayırmadan yazmaya başlamayacağım demek ki. Yeniden görüşmek üzere, hoşçakalın.
Yorumlar
Yorum Gönder